*|Yarnın doğası bügünden yaratılır |

KİRLİ SAVAŞ VE DOĞA

19.05.2011 20:01

 

Bir yürek vuruşu gibi suların, yitip giden yaşamların, bunca acıların ve hüzünlerin adını koymaya çalıştık hep.
Yumuşak ve adsız mevsimleri ararken biz hep gece nöbetlerini düşündük.
Hakkâri’de dün sabaha karşı 11 şehit verdik. 15 askerimiz de yaralandı.
Ülkeyi yönetenler “demokratik açılım” diye diye eli kanlı terör örgütünün bölgede cirit atmasına neden olmadılar mı?
Analar, babalar, kardeşler, sevgililer… Yüreğinde insan ve yaşam sevinci olanlar…
Artık “dur” diyelim bu kirli savaşa.
Hayallerimiz yıkıldı… Çocuklarımız öldü…
Bir türlü anlatamadık PKK’nin ayrılıkçı bir terör örgütü olduğunu… Demokratik, kültürel, sosyal haklar peşinde olmadığını…
Hiç duydunuz mu Kürt kökenli siyasetçilerin, “sağlıklı çevrede yaşam hakkı” dediğini?
Kirpikleri tutuşmuş çocukların, kuşların, rüzgârın hışırtısında eğilen dalların şarkılarını dinlerken içimizden vurulduk.
Bilinmeyen bir kentin kapısına gelip durduk kendi sevinçlerimizi ve umutlarımızı çoğaltırken, acılarla karşı karşıya kaldık.


***
Sisler içinde uyandık… Mor dağların resmini çizdik… Kapıların açılmasını beklerken…
Kestane çiçekleri açmıştı gençlik yıllarımızda.
Yaşamın çekiciliğinin kalmadığı günleri hiç düşünmüyorduk.
Taşra kasabalarının o büyük yalnızlığını gördük, büyük kentlerde kaybolup gittik.
İşkenceleri, hapislik yıllarını yaşadık.
Düşünce ve sözcük arasında sıkışıp kaldık.
Çiçeğini geriye isteyen toprak…
Poyraz, fırtına, bora…
Bizi biz yapan sözcüklerdi bunlar.
Ellerimizin yumuşaklığı örtmüştü gözlerimizi… Işıltılı göğün bizdik yorgun savaşçıları…
Göklerin yığınını ellerimizle taşırken biz kurduk barış köprülerini, biz suladık ağaçları, çiçekleri, bitkileri.
Doğayı katledenleri biz teşhir ettik her yerde…
Bizdik şiir okuyan gecenin ayazında:
“Karanlıklarımın sevinçle kapladığı ince güzelliğindeyim yüzünün… Bana sessizliğini veren çığlığın ne güzel!”
***
Sessizliğini veren çığlık Bergama Kozak Yaylası’nda, kesilen çamfıstığı ağaçlarının rüzgârda çıkardığı sese benziyor bir haziran sabahında.
Masmavi bir deniz aşağılarda.
Tarihin ve kültürün binlerce yıllık izlerini ararken biçimi olan ve olmayan her şey adına bir çığlık yankılanıyor Kozak Yaylası’ndan:
“Kurtarın bizi!”
Bir sitede o çığlığı, boynu bükük çamfıstığı ağaçlarının fotoğraflarına bakınca içimizde duyduğumuz inanılmaz acıyı bir kez daha hissediyoruz doğaseverler olarak.
Daha uzaklara gitmek değil amacımız… Kendi doğduğumuz topraklarda, barış içinde insanca yaşamak, zehir solumamak.
Taşlarla, yağmurlarla, ateşlerle yanan bir günün pırıltılı sabahlarını görmek, yoksulluğu alın yazısı saymamak.
Yakılıyor ormanlar… Sincaplar, kaplumbağalar, kuşlar ölüyor…
Bitki örtüsü yok oluyor…
Soruyorum size Kanadalı, Amerikalı “çokuluslu altın avcıları” ve onların taşeronları, bu coğrafyayı yok etmek için mi geldiniz buralara?
Ve siz kendinizi solcu, sosyalist, devrimci, yurtsever, Atatürkçü olarak gören sanatçılar, ne işiniz var onların sponsor olarak destek verdikleri şenliklerde?
Kışladağı’nda, İzmir Efemçukuru’nda, Edremit Körfezi’nde devrimci şarkılar söylenmez, ağıt yakılır!
***
İsveçli şair Gunnar Ekelöf, yaşamın hiçbir çekici yönü kalmadığını anlatırken şöyle der:
“Yaşamın hiçbir çekici yönü kalmadığı gün
İçimizde özsuyun ve asidin yükselişinin durduğu gün
Durgun bir yaşantıya vardığım gün
Kısacası, kendi kendime benzemeye başladığımdaki gün,
- Bırakın beni gideyim.”
Üç gün önce Cunda Adası’nda “Taş Kahve”de otururken denizden gelen esintiyle o bilindik düşlerimi çoğaltıyordum.
ABD’li politikacı, Oscar ödüllü belgesel film (küresel ısınmayı anlatan ‘Uygunsuz Gerçek’ filmi) yapımcısı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Al Gore’un öyküsü geldi aklıma.
1993-2001 yılları arasında ABD Başkan Yardımcısı olan Al Gore, 2007 yılında Şili Film Festivali’ne “çokuluslu altın avcıları” sponsor olduğu için katılmayı kabul etmedi.
Ne zaman ki altın şirketi sponsorluktan çekildi, o zaman çağrıya “evet” deyip Şili’ye gitti.
Doğaya böyle sahip çıkılır…
***
Yurtsever sanatçı dik duruş sergiler, tıpkı onurlu bilim insanları, düzgün siyasetçiler ve gerçek aydınlar, gazeteciler gibi!
Havamızı, sularımızı, doğamızı.. göllerimizi, denizlerimizi, ırmaklarımızı, ovalarımızı kirletenlere neden böyle ödün veriyoruz, neden?..
İda Dağı (Kaz Dağları), Kaçkarlar, Madra Dağları, Turgutlu Çaldağı, Tunceli’de Munzur Vadisi…
En önemlisi hukuk devletimiz kirleniyor…
Gecenin sesi soluğu gibiyim… Ay denize düşüyor Cunda Adası’nda…
Gözlerimi yumup düşlerimle baş başa kalıyorum…
Hakkâri’de 11 şehit…
Ve annelerin, babaların çığlıkları:
“Durdurun bu akan kanı, duyun çığlığımızı!”
 

 

 

Sitede ara

“Dünya karanlık ve nefretten vazgeçti mi?
Bilim Kurgu filmlerindeki felaket senaryoları tek tek gerçek oluyor.
Yapay seralarla, oksijen fanusları altında karanlık bir dünya kalacak geriye..
Derebeylik çağlarına geri dönüldü.
Emperyalistler, görülmedik bir haksızlık ve sahtekarlık tarihi yazıyorlar.
Tek tanrıları para ! Hiçbir korkuları, zerre kadar merhametleri yok !
Çokuluslu şirketlerin güdümünde, küreselleşme ( ! ) adına ulusal sınırları hiçleyip ülkeleri parçalıyor, işgal ediyor, insanları, çocukları katlediyorlar.
Bütün coğrafyalardaki hesaplar açık açık dile getirildiği halde, madenleri, toprakları, hürriyetleri de satılığa çıkarılan insanlık, hiçbir zaman bu kadar yüz kızartıcı teslimiyet, sessizlik ve aymazlıkla suç ortaklığı içinde olmamıştı.
Gökyüzü deliniyor, buzullar eriyor... Tarımı ve geleceği yokedecek çağın felaketi olarak, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalardan sözediliyor !
Öyle bir katastrof yaşanıyor ki ; "Işık ve sevgiyle" tabii...
Bir dua gibi ; "Işık ve sevgiyle"
Belki de sadece bir cümle değildir !
Terennümünde gizil bir enerji vardır... Birbirine karışan fısıltılar reaksiyona geçer !!!”

Anket

Yeşil bilgi platformu doğa geri almadan kısa çevre filmleri yarışmasını hangi film kazanır ?

*DOGA *

19.05.2011 19:37

TOHUMUN AŞKINA..

  Tohum Askına.. Tohum işi çok ciddi. İnsanlık için yaşamsal önem taşıyor. Küresel şirketler dünya tohum pazarını yönetiyor. Biliyorlar ki, yakın bir gelecekte “Gıdayı elinde tutan dünyayı da yönetecek”!   Bazı bilim insanlarına göre, toplumları besleyen tarımsal ürünler, yarın en güçlü,...
19.05.2011 20:02

YARASALARIN ÖCÜ

F.Baykurt, 1954 yılında yayınladığı  yapıtında bize,  insanların ve yılanların yaşadıkları çevreye müdahale edildiğinde, köy ortamında ortaya çıkan toplumsal ve fiziksel çatışmayı, yerel dille  anlatır.    Yuva canlılar için önemlidir. Yaşama eyleminin başladığı,...
19.05.2011 20:06

YAŞAM AŞKLA SÜRMELİDİR

Yirmi binden fazla aşığı öldürüyorlar ve biz bilmiyoruz bile.    Onlar sevgililerine aşk şarkıları söylüyorlar.   Dağarcıkları çok zengin ve çapkın şarkılarla yüklü.    Neşeli, homurtulu, titrek ses tonlarını karıştırarak dişilerine kur yapıyorlar.    Rakip...
19.05.2011 00:00

YAŞAM

                                                  
19.05.2011 20:01

KİRLİ SAVAŞ VE DOĞA

  Bir yürek vuruşu gibi suların, yitip giden yaşamların, bunca acıların ve hüzünlerin adını koymaya çalıştık hep. Yumuşak ve adsız mevsimleri ararken biz hep gece nöbetlerini düşündük. Hakkâri’de dün sabaha karşı 11 şehit verdik. 15 askerimiz de yaralandı. Ülkeyi yönetenler “demokratik açılım”...
19.05.2011 20:12

ÇEVRE VE REFERANDUM

  Çevre ve Referandum… Ülkenin dört bir yanında çevreyi, doğayı, doğal yaşamı korumaya yönelik mücadele yürütülüyor. Farklı görüşler, siyasal anlayışlardaki kişiler, kuruluşlar, dernekler, örgütler ve gruplar yağmaya, talana, soyguna, sömürüye karşı direniyor. HES’lere, çokuluslu maden...
19.05.2011 20:12

ALLİANOİ AĞITI

  Tarihi kapatıyorlar. Üstüne beton döktüler, sonra da suyu salıverecekler. Betonun ve suyun altında kalan tarih, dayanabildiği kadar dayanacak, sonra terk edecek zamanı. Onu görmek, gezmek, ondan öğrenmek, hiç değilse yıllar sonra yeniden bulup çıkarmak imkânı yok artık.   Çok yakın...
19.05.2011 20:08

GENETİGİ DEGİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR

  GDO ZEHİRLERİ VE ŞEKER FABRİKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ BİRBİRİYLE NASIL İLGİLİ ?   “Ne ilgisi var?” demeyin.  Çok ilgili.   Bir taraftan şeker fabrikaları özelleştiriliyor, diğer yandan Tarım Bakanlığı bir yönetmelikle GDO’lu ürünlerin ithalatına kapıyı ardına kadar açıyor....