*|Yarnın doğası bügünden yaratılır |

YAŞAM AŞKLA SÜRMELİDİR

19.05.2011 20:06

Yirmi binden fazla aşığı öldürüyorlar ve biz bilmiyoruz bile.
   Onlar sevgililerine aşk şarkıları söylüyorlar.
  Dağarcıkları çok zengin ve çapkın şarkılarla yüklü.

   Neşeli, homurtulu, titrek ses tonlarını karıştırarak dişilerine kur yapıyorlar.
   Rakip erkeklere de sertçe uyarılarda bulunmuyor da değiller hani. 
  Aradaki sert vurgular onlar için!

    Teksas A&M Üniversitesi ile Teksas Üniversitesi’ ndeki bilimciler, insan kulağının duyamayacağı kadar çok yüksek frekanstaki bu şarkılarını kaydederek çözümlediler. Yaklaşık üç yıl sürdü bu çalışmaları. Yüz binlercesini incelediler. Özel ses kayıt cihazları kullanıldı bu iş için.

    Sevgililerine aşk şarkıları söylüyorlardı. Şarkılar belli bir formatta ve belirli bir dizgiye sahiptiler.

    Daha da ilginç olanı aynı bölgedekiler, aynı şarkıları söylüyorlardı.
 
    Dişilerini çekebilmek içindi bu sesler; neşeli, homurtulu ve titrek…
 
    Dişiler elbette baştan çıkıyorlardı. Hangi can dayanabilirdi ki böylesi aşk çağrılarına? Hem doğa da yasasıyla emretmiyor muydu böyle olmasını?

   Doğumhaneleri de vardı, emzirme odaları da.
 
    Toplumsal dayanışmada başkaca bir canlının onlarla boy ölçüşmesi düşünülemezdi bile.
 
    Anasının memesindeki sütü yetmeyene, bir diğeri süt annelik yapmaya uçuyordu hemen.
Binlerce ve binlerce yıldır bu ekosistemde yaşıyorlardı. Zeytin sineği ile de beslendikleri için, zeytinin bu bölgede var olmasını sağlamışlardı.

Aşıklar
 
    O zeytin ki, üreticinin ekmeği idi, aşı, çaresi idi. Lokman Hekim’ in Adana’ daki Misis Köprüsü’ nden düşürdüğü ölümsüzlük reçetesinden okunabilen tek madde bu zeytin denilen meyvenin yağıydı. Yiyene, içene şifaydı bu zeytin.
 
     Bu zeytin ile büyük bir dayanışma içindeydi yarasalar. Binlerce yıldır birlikte var olmuşlardı.

   Şimdi birlikte yok olacaklardı. Ama işin ironik tarafı, binlerce ve binlerce yıldır yapay olarak sulanmadan yaşayan verimli zeytin ağaçlarının sulanmaları gerekmişti birdenbire! Birileri böyle gerek görmüştü. Zeytinler sulanacaktı!
 
    72 Milyon TL. harcandı ve baraj yapıldı. Artık yarasaların mağaraları; doğum yaptıkları, yavrularını emzirdikleri ve hep birlikte yaşadıkları mağaraları sular altında kalacaktı. Tüm mağaraları ve kendileri; yok olacaklardı, öleceklerdi! Uluslararası anlaşmalara imza atılmış olmasının ve TBMM’ ce çıkarılmış yasaların bir hükmü yoktu. Aşıklar öldürüleceklerdi. Onları, halkın çok güzel yakıştırmasıyla TOKİ konutlarına yerleşmeğe zorluyorlardı. Oysa ısı, nem, ışık, bakteriler hepsi birden bir ekosistemdiler. Kendi doğal mağaralarında öyle yaşıyorlardı.

    O zaman 3 milyonTL. daha harcandı. Yaşadıkları ekolojik mağaralarından, TOKİ mağaralarına tünel açıldı. Çok yoğun çalışmalar sonunda, elektrik getirildi dağın tepesine. Mağaranın içine kablolar döşendi. Işıklar yakıldı. Can dayanmaz gürültüler yapıldı. Aşıklar uzaklaştırıldı yuvalarından. Su tutulur hale getirilmeye çalışılıyordu böylece.
 
    Zavallı köylüler de suyu bekliyorlardı. Sebze, meyve ve zeytin için. Oysa yarasalarla birlikte bu değerler de yok olacaktı. Meydan zeytin böceğine kalacaktı. Doğa böyle istemiyordu amma.

 
    Niğde Ulukışla Maden Köyü’ ndeki altın işletmesine, Bergama’ dakine ve diğerlerine çok çok su gerekliydi. Köylünün ihtiyacı içinse bu barajlar ve göletler, nerede sulama kanalları? Programlarda bile yok. Bugün yapıyorum deseniz sulama kanallarını en az beş yıl gerekli. O zamana kadar, ne Allianoi kalır, ne sevgili yarasalar. Altını alan Türkiye’ yi geçmiş olur. Ama gelecek nesillere geçmiş olmaz!
 
   Bu nedenlerle Balıkesir Havran’ da yapılan barajı iyi değerlendirmemiz gerekir. Yaşamdan yana düşünüyorsak, bu yanlışın önüne geçmek üzere, DSİ Genel Müdürlüğü’ ne demokratik tepkimizi bildirmeliyiz; hayır olamaz böyle şey! diyen e-postalarımızı, fakslarımız v.b. yağdırmalıyız.

   Yaşam aşkla sürmelidir!

 

Sitede ara

“Dünya karanlık ve nefretten vazgeçti mi?
Bilim Kurgu filmlerindeki felaket senaryoları tek tek gerçek oluyor.
Yapay seralarla, oksijen fanusları altında karanlık bir dünya kalacak geriye..
Derebeylik çağlarına geri dönüldü.
Emperyalistler, görülmedik bir haksızlık ve sahtekarlık tarihi yazıyorlar.
Tek tanrıları para ! Hiçbir korkuları, zerre kadar merhametleri yok !
Çokuluslu şirketlerin güdümünde, küreselleşme ( ! ) adına ulusal sınırları hiçleyip ülkeleri parçalıyor, işgal ediyor, insanları, çocukları katlediyorlar.
Bütün coğrafyalardaki hesaplar açık açık dile getirildiği halde, madenleri, toprakları, hürriyetleri de satılığa çıkarılan insanlık, hiçbir zaman bu kadar yüz kızartıcı teslimiyet, sessizlik ve aymazlıkla suç ortaklığı içinde olmamıştı.
Gökyüzü deliniyor, buzullar eriyor... Tarımı ve geleceği yokedecek çağın felaketi olarak, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalardan sözediliyor !
Öyle bir katastrof yaşanıyor ki ; "Işık ve sevgiyle" tabii...
Bir dua gibi ; "Işık ve sevgiyle"
Belki de sadece bir cümle değildir !
Terennümünde gizil bir enerji vardır... Birbirine karışan fısıltılar reaksiyona geçer !!!”

Anket

Yeşil bilgi platformu doğa geri almadan kısa çevre filmleri yarışmasını hangi film kazanır ?

*DOGA *

19.05.2011 19:37

TOHUMUN AŞKINA..

  Tohum Askına.. Tohum işi çok ciddi. İnsanlık için yaşamsal önem taşıyor. Küresel şirketler dünya tohum pazarını yönetiyor. Biliyorlar ki, yakın bir gelecekte “Gıdayı elinde tutan dünyayı da yönetecek”!   Bazı bilim insanlarına göre, toplumları besleyen tarımsal ürünler, yarın en güçlü,...
19.05.2011 20:02

YARASALARIN ÖCÜ

F.Baykurt, 1954 yılında yayınladığı  yapıtında bize,  insanların ve yılanların yaşadıkları çevreye müdahale edildiğinde, köy ortamında ortaya çıkan toplumsal ve fiziksel çatışmayı, yerel dille  anlatır.    Yuva canlılar için önemlidir. Yaşama eyleminin başladığı,...
19.05.2011 20:06

YAŞAM AŞKLA SÜRMELİDİR

Yirmi binden fazla aşığı öldürüyorlar ve biz bilmiyoruz bile.    Onlar sevgililerine aşk şarkıları söylüyorlar.   Dağarcıkları çok zengin ve çapkın şarkılarla yüklü.    Neşeli, homurtulu, titrek ses tonlarını karıştırarak dişilerine kur yapıyorlar.    Rakip...
19.05.2011 00:00

YAŞAM

                                                  
19.05.2011 20:01

KİRLİ SAVAŞ VE DOĞA

  Bir yürek vuruşu gibi suların, yitip giden yaşamların, bunca acıların ve hüzünlerin adını koymaya çalıştık hep. Yumuşak ve adsız mevsimleri ararken biz hep gece nöbetlerini düşündük. Hakkâri’de dün sabaha karşı 11 şehit verdik. 15 askerimiz de yaralandı. Ülkeyi yönetenler “demokratik açılım”...
19.05.2011 20:12

ÇEVRE VE REFERANDUM

  Çevre ve Referandum… Ülkenin dört bir yanında çevreyi, doğayı, doğal yaşamı korumaya yönelik mücadele yürütülüyor. Farklı görüşler, siyasal anlayışlardaki kişiler, kuruluşlar, dernekler, örgütler ve gruplar yağmaya, talana, soyguna, sömürüye karşı direniyor. HES’lere, çokuluslu maden...
19.05.2011 20:12

ALLİANOİ AĞITI

  Tarihi kapatıyorlar. Üstüne beton döktüler, sonra da suyu salıverecekler. Betonun ve suyun altında kalan tarih, dayanabildiği kadar dayanacak, sonra terk edecek zamanı. Onu görmek, gezmek, ondan öğrenmek, hiç değilse yıllar sonra yeniden bulup çıkarmak imkânı yok artık.   Çok yakın...
19.05.2011 20:08

GENETİGİ DEGİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR

  GDO ZEHİRLERİ VE ŞEKER FABRİKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ BİRBİRİYLE NASIL İLGİLİ ?   “Ne ilgisi var?” demeyin.  Çok ilgili.   Bir taraftan şeker fabrikaları özelleştiriliyor, diğer yandan Tarım Bakanlığı bir yönetmelikle GDO’lu ürünlerin ithalatına kapıyı ardına kadar açıyor....